Gediz Nehri'nin bereketli vadisinde, çam ağaçlarının gölgesinde, doğayla iç içe saklı kalmış bir tarihî yapı... Kız Köprüsü, yalnızca taşların birleşiminden ibaret olmayan, yüzyıllardır yolu buradan geçen herkese sessizce tanıklık eden bir mirastır. Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Adala Mahallesi sınırlarında yer alan bu zarif taş köprü, geçmişin izlerini bugüne taşıyor.
Adala ile Demirköprü Barajı arasındaki yolun 3. kilometresinde, baraja yaklaşık 1 kilometre kala sola sapan bir tali yolda yer alır. Yolun çevresi çam ağaçlarıyla kaplıdır ve bu doğal güzellik eşliğinde yürüyerek Kız Köprüsü’ne ulaşmak mümkündür. Sessizliği, doğanın kokusu ve tarihi bir yapının gölgesi bir araya geldiğinde ziyaretçilerini zamanda yolculuğa çıkaran eşsiz bir deneyim sunar.
Gediz Vadisi’nin daraldığı bir noktada, vadinin iki yakasındaki düzlükleri birbirine bağlamak amacıyla inşa edilen Kız Köprüsü, 97,5 metre uzunluğundadır. Zeminden en yüksek noktası 11,5 metreye ulaşan köprünün genişliği ise 3,4 metredir. Yuvarlak kemerli altı ayak üzerine kurulu olan yapı, ortada yer alan yüksek ana kemer ve ona eşlik eden daha küçük yan kemerleriyle dikkat çeker.
Bu mimari düzen, hem ana kemerli hem de dik kemerli köprü tasarımlarına özgü özellikler taşır. Ayak ve kemerlerin iç kısımlarında kesme taş, köprü gövdesinde ise gnays ve şist gibi yerli taşlar harçla birleştirilerek kullanılmıştır. Üst kısımlar ve korkuluklar ise bazalt gibi volkanik taşlarla örülmüştür. Farklı taş türlerinin kullanımı ve gövde üzerindeki onarım izleri, köprünün zaman içinde birçok kez restore edildiğini gösteriyor.
Kız Köprüsü’nün üzerinde bir kitabe bulunmamaktadır. Büyük kemerin kilit taşı üzerindeki boşluk, zamanında oraya yerleştirilmiş ancak günümüze ulaşmamış bir tamirat kitabesine ait olabilir. Yazılı kaynaklarda da köprünün inşa yılına dair kesin bilgi yoktur. Ancak bu durum, köprü hakkında anlatılan rivayetlerin değerini daha da artırmaktadır.
Anlatıya göre, Adala antik çağda Lidyalılar’a ait bir yerleşim yeriydi ve Gediz Irmağı’na da “Kız Çayı” denirdi. Bu köprünün ise Kral Krezüs’ün kızına ithafen inşa edildiği söylenir.
Bunun yanı sıra bazı akademisyenler, köprünün mimari özelliklerinden yola çıkarak Osmanlı'nın erken dönemine ait olduğunu belirtmiştir. Sanat Tarihi Profesörü Fügen İlter, bu tür kemer kullanımlarının özellikle Anadolu Beylikleri Dönemi’nde yaygınlaştığını ifade eder. Tüm bu bilgiler ışığında, köprünün inşasının 16. yüzyıl sonlarında, Nasuh Ağa tarafından inşa edilen ve daha sonra yıkılan bir başka köprünün yerine yapılmış olabileceği düşünülmektedir.
Kız Köprüsü, sadece mimari bir yapı değil; uzun yıllar boyunca Gediz Vadisi’nin ulaşım ağında hayati bir rol oynamıştır. Salihli, Adala, Sart ve Dibek Dağı’nın yanı sıra Demirci, Gördes, Kula ve Alaşehir gibi çevre yerleşimlerle ulaşımı sağlayan tek kavşak noktası olmuştur. Mevsim koşulları ne olursa olsun, yolların açık kalmasını sağlayan bu köprü, hem ticaret hem de sosyal hayat açısından bölge için vazgeçilmezdi.
Günümüzde anayolun dışında, sessizliğe bürünmüş bir şekilde varlığını sürdüren Kız Köprüsü, Kula-Salihli UNESCO Global Jeoparkı içerisinde yer alan en değerli kültürel yapılardan biridir. Suyun aynasına zarifçe yansıyan kemerleri, taş dokusunun estetikle birleştiği noktada geçmişi bugüne taşır.
Belki de artık üzerinden ne kervanlar geçiyor ne de yolcular… Ancak Gediz’in iki yakasını hâlâ birbirine bağlayan bu köprü, suyun şırıltısıyla birlikte yüzlerce yılın hikâyelerini fısıldamaya devam ediyor.